Sivil Toplum Kuruluşlarının Ruhuna İhanet
Sivil toplum kuruluşları (STK), toplumun vicdanı ve sesi olma görevini üstlenen, kamu yararını gözeten ve bireylerin bir araya gelerek ortak değerler doğrultusunda hareket ettiği yapılardır.
FATİH MUHCU
fatihmuhcu@hotmail.com - 05462369940Sivil toplum kuruluşları (STK), toplumun vicdanı ve sesi olma görevini üstlenen, kamu yararını gözeten ve bireylerin bir araya gelerek ortak değerler doğrultusunda hareket ettiği yapılardır. Ancak, ne yazık ki son yıllarda bu yapıların asli misyonundan uzaklaştığını ve bazı kişiler tarafından kişisel çıkarlar için birer basamak olarak kullanıldığını görmekteyiz.
Bir STK’nın temel amacı, topluma hizmet etmek ve bireylerin sorunlarını dile getirebilmek için bir platform sağlamaktır. Bu kuruluşlar, toplumdaki dengenin korunmasında hayati bir rol oynar. Güçlü bir STK yapısı, yasama, yürütme ve yargı gibi devlet organlarının da sağlıklı bir şekilde çalışmasına katkı sağlar. Ancak, STK’ları bir “kariyer basamağı” olarak gören ya da maddi ve manevi rant sağlama amacıyla bu yapıların ruhunu kirletenler, yalnızca o kuruluşlara değil, aynı zamanda topluma da zarar vermektedir.
Toplumun sesi ve soluğu olması gereken STK’lar, bireylerin güç ve makam elde etmek için kullandığı araçlara dönüşürse, bu durum yalnızca o kuruluşa değil, tüm sosyal yapıya zarar verir. Çünkü STK’lar, halkın güvenine dayalı yapılardır. Eğer bu güven zedelenirse, toplumun ortak fayda için bir araya gelme kapasitesi azalır ve bireylerin sivil topluma olan inancı zayıflar.
Bu nedenle, STK’ların yöneticileri ve üyeleri, sorumluluklarının bilincinde olmalı ve hareketlerini bu bilinçle yönlendirmelidir. Kendini topluma adamak için yola çıkanların, kişisel çıkar ve hırslarından arınmış bir şekilde hareket etmesi gereklidir. Aksi takdirde, bu ağır vebalin altında ezilmek kaçınılmazdır.
Sivil toplum, toplumun kalbidir. Bu kalbi kirletenler, yalnızca kendilerine değil, geleceğimize de zarar verir.